Hart Crane – Brooklyn Köprüsü’ne
The Bridge (1930); “Proem: To Brooklyn Bridge”

———————————————————————————–

———————————————————————————-
Daimon’un sınırsız enerjisiyle boğuşan Şair, bu kez 1920’lerin New York’unda, East River’ın kıyısında, Brooklyn Köprüsü’nün tam karşısında yerini almıştır: geçmişin ve geleceğin, eskinin ve yeninin, ölüm ve dirimin, hiçin ve hepin düğüm noktasında. İnşasının tamamlandığı 1880’lerden itibaren, Emerson ve Whitman’dan 20. yüzyıla doğru uzanan Amerikan şiiri çizgisinde hemen her kuşaktan şairin selâmladığı, belki de türünün en ikoniği olan bu anıtsal yapı, gözünü dikip bakan, kulak kabartan, bekleyen, ısrar eden Crane’e aradığı, arzuladığı ilâhi işareti sunacaktır – sonsuzun anlık ama mutlak kanıtını; kaybedildikçe yası tutulan, bulundukça kutlanan Logos’u, Söz’ü. Orfik şair, libidinal taşkınlıklarla paramparça olmuş özel ve kamusal hayatının sayısız cevherini ancak bu Söz’ün –âdeta bir asetilen üflecinin alevini andıran– akkor ışığıyla kaynaştırarak kurabilirdi yoğun, binbir parçalı mozaiğini.
Yaşayan Amerikan tarihinin derin derin soluyan akıntıları üzerinden, bir yanda ülkenin bağrındaki uçsuz bucaksız ovalara, diğer yanda Atlantik kıyılarına doğru bir hiperbol çizen Köprü’sünde (The Bridge, 1930) en başta Whitman’la ve Çorak Ülke’nin Eliot’ıyla koyu bir söyleşi tutturan –ama aynı zamanda Platon, Blake, Melville, Poe, Nietzsche ve daha nicelerine göz kırpan– Crane, şimdinin eşiğinde tıpkı Janus gibi birini geleceğe birini geçmişe döndürdüğü iki yüzüyle Amerikalı bir Hölderlin’i de andırır. On beş şiirlik Transandantalist-modernist epiğinin “Proem”i (Homerik tarzda girizgâh) “Brooklyn Köprüsü’ne”, bazılarınca “kotarılamamış” bir şiir gibi görülmüşse de, geriye doğru bakıldığında 20. yüzyılın en büyük şiirleri arasında Kolossos gibi yükselir.
Yayın tarihi: Ağustos 2025
1. Basım: Sözcükler, Sayı 115
www.isaretatesi.com

